12/04/2025
6 Şubat depremi üzerinden yaklaşık 2.5 yıl geçti. Toplam 2 dakika bile sürmeyen bir doğal afet, tüm hayatı ve şehri yok edebiliyor. Biz ne kadar anlatsak da maalesef insanlar yaşamadan, görmeden bu trajedinin boyutunu gerektiği gibi anlamıyor.
Böylesi büyük bir yıkım sonrasında insanlardan, STK’lardan ve siyasilerden deprem konusunda büyük bir bilinç göstermelerini bekledim. Bilhassa deprem bölgelerinde ömrünü tamamlamış binaların güçlendirileceğini, devletin bu konuda yurttaşlara önemli destekler vereceğini düşünüyordum. Yeni bir deprem yönetmeliği çıkartılacağını, mesela Antakya’da kötü zemine sahip yerlerde yeniden yapılaşmanın yasaklanacağını ümit ettim. Çünkü mantığım beni bu sonuca çıkartıyordu.
Fakat 2.5 yıl sonra yeni deprem yönetmeliği, deprem riski altındaki şehirlerde yapılması gereken çalışmalar vb konulara dair hiçbir adım atılmadığını gördüm. İlk zamanlar itiraf edeyim çok şaşırdım ve böylesi bir görmezden gelmeyi, duyarsızlığı aklım almıyordu. Aylar geçtikçe bu duyarsızlığa daha çok alıştım.
Acaba toplumun ve siyasi erkin bu duyarsızlığının sebebi neydi? Bir kısım insan -ki sayıca çok fazla- ciddi bir rant hırsına bürünmüş. Sonraki kuşaklar, tekrar bir deprem riski gibi başlıklar bu rant hırsına sahip insanları hiçbir şekilde ilgilendirmiyor. Bir kısım insan, bir tedbir almak istiyor ama hayatın koşulları ve maddi güçlükler bir adım atmalarını engelliyor. Yasal zorluklar işin ayrı bir boyutu. 15-20 dairelik bir apartman düşünün, bu bina sakinlerinin ortak bir paydada buluşması imkansıza yakın bir oranda oluyor.
İşte burada devlete ve siyasete önemli bir görev düşüyor. Siyasi erkin, bu noktada yurttaşın menfaatine olan ve sorunları çözecek yasal düzenlemeleri, adımları atması gerekir. fakat böyle bir adım atıldığına şahit olmadım.
Böylesi büyük bir depremde sadece müteahhitler, yapı denetim yetkilileri ve görece düşük pozisyondaki kamu görevlilerinin üzerine gidiliyor. Üst düzey kamu görevlilerinin -belediye başkanları, daire başkanları gibi- yargılandıklarına şahit olmadık. Oysaki bu kişilerin de mutlaka ve mutlaka sorumlulukları bulunmaktadır. Bu konuyla ilgili Meclis’te bir araştırma komisyonu kurulmalı, sağlıklı ve tarafsız bir çalışma yapılmalıydı.
Meclis’in bir diğer görevi de, bundan sonraki yıllarda böyle bir yıkımın oluşmasını engellemesi noktasında adım atması gerekliliği idi. Bu konuda tabii asıl görev iktidar partisine düşmektedir çünkü Meclis’te çoğunluk, iktidar partisinde. Üzülerek görüyoruz ki deprem felaketi, ülke gündemimizden çıkmış durumda.
İstanbul, ülkemizin lokomotif şehri ve bir deprem bölgesi. Bilim insanları adeta kendini parçalarcasına İstanbul’daki deprem riskine değiniyor. İstanbul’un deprem riski, ülkemiz için bir beka ve bağımsızlık meselesidir. İstanbul’un yıkıcı bir deprem tehdidi ülkemizin en önemli başlıklarında biri olmalıdır. Yerel yönetimler bu konuyla ilgili defalarca çağrı yaptı. Fakat kamu kurumlarının bir ortak noktada buluşamaması, İstanbul’u depreme dirençli bir kent olma noktasında çalışma yapamaz duruma getirdi.
Depreme karşı bu duyarsızlık, şahsen beni bir yurttaş olarak çok üzüyor. İnsanlar ne kadar büyük bir tehdit altında olduklarının farkında değil. Siyasi erk bu konuda gerekli adımları atmıyor. Kanaatimce mutlaka ve mutlaka bir “Afet Bakanlığı” kurulmalıdır. Artık iklim değişti, doğal afetler daha sık yaşanır hale geldi. Bunlara daha farklı tedbirler alınması gerektiği ortadadır.
Bilimin gereklerinin en kısa zamanda yapılmasını diliyorum.