30.05.2025
28.05.2025 Çarşamba; saat 19.30’da Esenyurt Belediye başkanı Prof.Dr.Ahmet Özer’i kızı, değerli dostum Avukat Seraf Özer ile buluştuk ve saat 21 gibi cezaevine geçtik.
Bu ziyaretim, Silivri’de bulunan Marmara Cezaevi’ne 2.ziyaretim oldu. İlk ziyaretimi yine Ahmet Özer başkanı ziyaret etmek için Kasım 2024’te yapmıştım. O gün hava gerçekten çok soğuktu, cezaevinin enerjisi de bir o kadar da sevimsizdi. Son ziyaretimde ise değişen şey hava sıcaklığı, bir tutuklu sayısının artmış olmasıydı. Türkiye’de muhalif görüşe sahip tanınmış birçok isim bu cezaevindeydi. Osman Kavala, Can Atalay, Ergenekon/Balyoz davalarındaki diğer sanıklar ve birçok kişi. Bu defa zincir genişlemişti, iş CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı ve mevcut İBB başkanı Ekrem İmamoğlu’na, Zafer Partisi genel başkanı Ümit Özdağ’a kadar ilerlemişti.
Cezaevine geçtiğimde görüşe ilk olarak Şişli Belediye başkanı Resul Emrah Şahan’ı ziyaret ederek başladım. Aslında duruşuna ve hizmetlerine çok saygı duyduğum birçok isim cezaevinde tutukluydu. Bu isimlerin başında tabi Ekrem İmamoğlu geliyor, sonrasında Beylikdüzü Belediye başkanı Murat Çalık ve diğer birçok ismi sayabilirim. Ama zaman sınırı ve bürokratik prosedürler sizi sınırlıyor. Resul Emrah Şahan daha önceki dönemde İPA (İstanbul Planlama Ajansı) başkanıyken çok başarılı işlere imza atmıştı. Emrah başkan tam bir Cumhuriyet projesi sonucudur. Cumhuriyetin eşit yurttaşlık ve fırsat eşitliği felsefesine dayanan, Beylikdüzü’ne düz bir şehir plancısı olarak giren, sonrasında liyakatiyle fark yaratan ve Şişli Belediye başkanlığına kadar uzanan bir yolculuğa sahip. Son derece mütevazi, kibirden uzak, güler yüzlü ve çok çalışkan bir başkan. Resul Emrah başkan ile kısa bir selamlaşma, sohbet sonrasında görüşten ayrıldım. Çok güler yüzlüydü, enerjisi ve morali yüksekti. Bu hukuksuzlukların geçeceğini, çalışmalarına cezaevinden de devam ettiğini anlattı. Gerçekten sürekli bir şeyler yazıp çiziyor, notlar alıyordu. Cezaevinde çok okuyup yazdığını ifade etti. Bilhassa memleketim Hatay’dan bahsedince durmaksızın bölgemizle ilgili deprem sonrasında yaptıklarını ve projelerini anlattı. Defne’de tam bir kreş açıyorduk, bu işler başımıza geldi dedi.
Sonrasında yeni tutuklanan Ekrem İmamoğlu’nun koruma müdürü Mustafa Akın’ı ziyaret etmek için başka bir görüşme kabinine geçtim. Hemen yan tarafımda Ümit Özdağ, avukatı ile görüşme yapıyordu. Ümit Özdağ’ı biraz kilo vermişti. O an tekrar düşündüm; sol tarafımda Ümit Özdağ, sağ tarafımda Ahmet Özer. Koğuşta Ekrem İmamoğlu. Ve daha niceleri. Sanırım yıllar sonra Silivri Cezaevi de bir müzeye dönüşür ve Ulucanlar Cezaevi Müzesi gibi bir yere evirilir.
Mustafa Akın da kendisi hakkındaki yanlış bilgilerin servis edilmesinden haklı olarak çok şikayetçiydi. “Memleketimdeki evimden çıkan kasayı nasıl lanse etmişler, memlekete gittiğimde silahım ve mermilerim ortada kalmasın diye o kasayı kullanıyordum, şifresini de polislere ben söyledim” dedi. Ben de bunun üzerinde “Sizin hakkında, İstanbul’da Etiler’de çok lüks bir evde yaşadığını ve yurtdışından çok lüks taşlar getirttiğinizi de yazmışlar” dedim. Güldü, “ben İBB’nin konutlarında kalıyorum, yurtdışından taş vs getirtmedim, gayet sıradan malzemelere sahip bir yerde yaşıyorum” diye ekledi.
Son olarak Ahmet Özer başkanı ziyarete geçtim. Ahmet başkan ile bu süreçte farklı bir gönül bağım oluştu. Çünkü yaşadığı hukuksuzlukları haksızlıkları, avukatı ve kızı Seraf Özer’den birinci ağızdan düzenli olarak görüyordum. Esenyurt halkı ve kendisinin haricinde, ailesine de ciddi bir haksızlık yapılmakta. Tıpkı haksız yere tutuklu yargılanan diğer kişiler gibi.
Ahmet Başkan, tutuklu belediye başkanları arasında yaklaşık 7 ay sonra hakim karşısına çıkan ilk başkandı. Ve İBB’ye yönelik süreç de Ahmet Özer ile başlamıştı. Ahmet Özer, uzun bir zamandır Ekrem İmamoğlu ile yol arkadaşlığı yapmakta. Ahmet başkan duruşmada çok güzel ve etkileyici bir savunma yapmasına rağmen tutukluluk hali devam ettirildi, Temmuz ayında ikinci duruşması olacak. Ahmet başkanın dosyası keşke canlı yayınlansaydı da hem savunmasını dinleyebilseydik, hem de kendisine isnat edilen suçlamaların ciddiyetten ne kadar uzak olduğunu görebilseydik. Anlatılanlar gerçekten inanılacak gibi değil. Son derece zorlama bir iddianame. Yıllarca kendini akademiye üniversiteye adan bir isim Ahmet Özer. Profesör olmuş, binlerce öğrenci yetiştirmiş. Esenyurt’ta seçmenlerden önemli bir destek almış, belediye başkanı seçilmiş. Sonrasında tutuklanıyor ve “terör” suçlaması ile yargılanıyor. Böyle bir insan için ailesi için ne kadar ağır bir itham. Aslında isyanları, bu yakışıksız ithamlara maruz kalmaları. Yargılamanın tutuksuz bir şekilde yapılması gerekiyor. Bu insanların kaçma, delil karartma gibi şüpheleri olamaz. Böyle bir durum da ortada yok zaten.
Cezaevinde sadece tutuklu olan kişi bedel ödemiyor. Haksız yere tutuklu yargılanan insanların sevdikleri, aileleri de büyük bedeller ödemekteler. Mesele Ahmet Başkan’ın kızı, değerli dostum avukat Seraf Özer; 7 aydır her gün cezaevine gidip geliyor. Hatta bazı günler birden çok kez cezaevinde gittiğini söyledi. İstanbul’da şehir merkezinden 1.5 saat uzaklıkta bir yere her gün gidip gelmek ne kadar zor bir iş. Kendini tamamıyla babasının dosyasına ve sağlığına adamış durumda. Henüz 30lu yaşlarındaki bir avukat için çok zor bir sınav. Tarif etmesi imkansız diyebilirim. Bunun benzeri zorlukları çok sayıda insan ve aileleri yaşamakta.
Fakat son tahlilde şunu söyleyebilirim. Bu insanları ziyaret ettiğimde hepsinin gururla başlarının dik olduğunu, vicdanlarının rahat olduğunu gözlemledim. Bir bedel ödüyorlar ve her şeyin fazlasıyla farkındalar. Milyonlarca insanın oyunu almış belediye başkanlarının, siyasi parti liderlerinin tutuklu olarak yargılanması hem hukuksuzluktur hem de olağan olmayan bir hukukun göstergesidir. En kısa zamanda bu haksızlıkların son bulmasını, olağan hukuka dönülmesini diliyorum.