Çok sevdiğim bir atasözüdür, “başak büyüdükçe boynunu eğer”. Başağın büyükçe ve geliştikçe boynunu eğmesiyle, insanın geliştikçe tevazu ve alçak gönüllü olması tasvir edilir.
Ben bunu, rol model olarak gördüğüm üstat avukatlara uyarlayıp bir örnek vereceğim. Yaşımdan fazla meslek hayatı olan, çok tecrübeli, birikimli avukat üstatlar tanıdım. Bu isimler Türkiye’deki en ünlü isimlerin avukatlığını yaptılar, çok büyük davalarda yer aldılar. Kimileri ile duruşmalarda tanıştık, kimileri ile cezaevi kapılarında, kimileri ile de staj dönemimde.
Ama gerçek anlamda “üstat avukatlarda” hiçbir zaman kibir, ukalalık, görgüsüzlük görmedim. Çıkıp televizyonlarda “ben şu kadar milyon dolar bağış yapacağım” tarzı cümleler kurduklarını hiçbir zaman işitmedim. Deprem sonrasında bir meslek büyüğüm beni aradı, vergi rekortmeni avukatlardan biridir kendisi. Maddi anlamda sana destek olmak istiyorum, bana banka hesap numaranı ulaşın demiş. Teşekkür ettim, ihtiyacım olmadığını söyledim. Sonrasında üstat babamı aramış, Bekir’in ve ailenizin bir ihtiyacı olursa lütfen bana ulaşsın demiş. Ne kadar samimi, candan, ince bir düşünce. Buna benzer birçok destek mesajı aldım. Ama hiçbiri bu ve benzeri desteklerini şova dökmedi. Bu isimler tecrübelerini, bilgilerini, alçak gönüllü davranışlarını her zaman etrafındakilere gösterdiler.
Yanında staj yaptığım üstadım, ceza hukuku profesörüydü. Ofisin girişindeki tabelada, antetli kağıtlarda üstadım “profesör” ünvanını kullanmıyordu. Sadece “Av. Dr.” kısaltmasını kullanıyordu. Neden “profesör” ünvanınızı kullanmıyorsunuz diye sorduğumda ise bana dönüp “profesörlük” akademik hayatta, üniversitede kullanılan bir ünvandır, bundan dolayı böyle davranıyorum cevabını vermişti.
Ülke genelindeki yozlaşmadan maalesef avukatlık mesleği de nasibini aldı. Mesleği gerçekten onurla, etik kurallara sıkı sıkıya bağlı şekilde icra eden bir avuç avukat kalmış olsa da bu nitelikli azınlığa sahip çıkmak, dayanışmayı güçlendirmek gerek.
#Avukat