MUTLAK BUTLAN

17.06.2025

 

30 Haziran’da görülecek olan CHP mutlak butlan davası, kamuoyunda ve bilhassa CHP içerisinde yoğun olarak tartışılmakta. Olağan bir hukuk düzeninde, böyle bir talebin direkt olarak reddedilmesi ve dosyanın kapatılması gerekir. Fakat son yıllarda yargı bağımsızlığının ortadan kalkması, mahkemelerin “bu da imkansız” denilen kararlara imza atması, bu davanın sunucunun kestirilmesini mümkün kılmıyor.

 

Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki bu davaya destek verenler, bu değirmene su taşıyanlar asla ve katiyen CHP’li değildir. Bunun en büyük örneklerinden biri de Lütfü savaştır. Lütfü savaş, Hatay’da AKP’den CHP’ye geçmiştir ve tüm tepkilere rağmen CHP tabanı son ana kadar kendisini bağrına basmıştır. Lütfü Savaş yıllarca Hatay’da CHP’lİlere ikinci sınıf insan muamelesi yapmasına rağmen CHP tabanı Lütfü Savaş’a söz söylememiştir. 2019 seçim sonuçları incelendiğinde CHP tabanının Lütfü Savaş’a firesiz bir şekilde destek verdiği görülecektir. Fakat Lütfü Savaş’ın yaşadığı güç zehirlenmesi ve egosu, gün geçtikçe Hataylıları ve CHP’lileri irite etmiş, deprem sonrası iş bilmezlikleri ve beceriksizlikleri ile de seçmenler nezdinde Lütfü Savaş’ın bir itibarı kalmamıştır. 2019 öncesi bir dönem Antakya belediye Başkanlığı yapmış, sonrasında 2 dönem Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapmış bir insanın böylesi büyük bir yıkımda takdir edersiniz ki sorumluluğunun olmaması imkansızdır. Hatay’ın deprem bölgesi olduğu bilinmesine rağmen Hatay’ın depreme hazırlanması noktasında Lütfü Savaş ve yönetiminin yapmış olduğu tek bir çalışma dahi bulunmamaktadır. Her ne kadar kendisi bu beyanlara “işte dosya burada, ben yazı gönderdim bana cevap vermediler” şeklinde bir savunma yapsa da böyle bir argümanın kabul edilmesi mümkün değildir.

 

Hakkında çok daha fazlasını ifade edebileceğimiz Lütfü Savaş için konuyu dağıtmamak adına şimdilik parantezi burada kapatmak lazım fakat CHP’ye karşı dava açan ve partiye kayyum atamasını isteyen bu şahsın böyle bir karaktere sahip olduğunun herkes tarafından bilinmesi gerekiyor. Yani sözün özü, kapalı sohbetlerde her fırsatta CHP’yi küçümseyen ve deprem suçlusu olan bu şahıs, aklı sıra CHP’nin mevcut yönetimine ahlak dersi vermeye kalkıyor.

 

Özgür Özel ve yönetiminin seçildiği kurultay süreci tüm CHP’lilerin gözü önünde cereyan etmiştir. “Delegeler satın alındı, para dağıtıldı, iphone’lar verildi” gibi söylemlerin hiçbiri somut delille ispat edilememektedir. Mahalle dedikodusunun ötesine geçmeyin bu iddialarla bir iddianame düzenlemesi ve partiye kayyum atamaya çalışılması hukuken olmaması gereken bir süreçtir.

 

30 Haziran’daki davadan ne sonuç çıkacağı hepimizin merak ettiği bir süreç. Eğer ki siyasi saiklerle “biz böyle bir karar çıkartalım, CHP de karışsın ve kendi içine dönsün” şeklinde bir görüş ağır basarsa bu karar ile CHP’ye kayyum atanır ve CHP bir süre kendi içine dönüp bu tartışmalarla vakit geçirmek zorunda kalır. Fakat bu durum CHP açısından aşılmayacak bir sorun değildir.

 

Diğer yandan “mutlak butlan kararı çıkarsa ekonomi bundan çok kötü etkilenir ve yurtdışında itibarımız zedelenir” şeklinde bir görüş ağır basarsa bu durumda CHP’ye kayyum atanma ihtimali ortadan kalkar. Başta da belirttiğim gibi olması gereken bu içi boş taleplerin reddedilmesi ve somut dayanaktan yoksun tartışmaların ortadan kalkması gerektiğidir. Fakat 2019’da olmaz denilen karar çıkmış, İBB seçimlerinin tekrar edilmesine karar verilmiştir.  Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmadığı, belediye başkanlarının haksız yere tutuklu olarak yargılandığı böyle bir dönemde ben şahsen çıkacak hiçbir karara şaşırmam.

 

Burada CHP tabanın Kemal Kılıçdaroğlu’ndan “Özgür Özel’in ve mevcut yönetimin yanında durması” beklentisi bulunmaktadır. Şahsen bu görüşe katılıyorum. Süreç nasıl ilerleyecek, hep beraber izleyip göreceğiz.

Bekir Atahan