KISA BAŞLIKLAR

19.05.2025

 

CHP’nin Performansı

 

Ekrem İmamoğlu’nun sabaha karşı gözaltına alınıp sonrasında tutuklanmasıyla başlayan süreçte CHP, Özgür Özel liderliğinde büyük bir sınav vermiştir. Birçoklarınca bu süreçte İBB’ye kayyum atanması muhtemel bir sonuçtu. Fakat Saraçhane’de Özgür Özel liderliğinde yapılan etkili muhalefet ve sonrasındaki demokratik protestolar, İBB’ye kayyum atanmasını engellemiştir. Burada en büyük başarı hiç şüphesiz ki Özgür Özel’indir.

 

Kayyum riski atlatıldıktan sonra “bundan sonra ne yapılacak, uzun süre günlerce bu mitinglere sürdürmek çok zor” soruları ortaya çıktı. Bu da bir tanesi İstanbul’da diğeri farklı bir ilde olmak üzere haftada 2 miting yapmak şeklinde bir düzenli demokratik protestoya evirildi.

 

Eskiden sadece seçimlere 30-40 gün kala mitingler yapılmasına şahit olurduk. Hep söyledim, dar bir zaman içerisinde günde 1-2 miting yapılarak size oy vermeyen seçmenin kararını değiştirmek hemen hemen imkansızdır. Özgür Özel liderliğinde CHP, düzenli olarak belirli aralıklarla – bu da haftada 2 şeklinde – mitingler yapmakta. Bu emek ve çabanın başarısı önümüzdeki ilk seçimlerde alınacaktır. Anketlerde de bunu görüyoruz. Bunun haricinde CHP, oy oranı geçmiş yıllarda düşük olan yerlere de gidiyor ve oralarda da mitingler yapıyor. Konya, Van, Yozgat yakın zamandaki örneklerdendir. CHP’nin bu başarısını devam ettirmesi ve mutlaka oy oranı düşük olan yerlerde yoğun çalışmalar yapmaya devam etmesi gerekiyor. Bu çalışmalar sadece genel başkanın yaptığı mitinglerle sınırlı olmamalı, il ve ilçe örgütleri de kendi şehirlerinde düşük olarak oy aldıkları mahallelerde etkili çalışmalar yapmak zorundadır. Aksi halde genel başkanın çabası tek bırakılır ve desteklenmiş olur.

 

Kanaatimce bu performansın ve devamlılığın sekteye uğratılması gerekir. CHP bir yandan Ekrem İmamoğlu’nu ve arkadaşlarını tekrar özgürlüklerine kavuşturmaya çalışırken diğer yandan da Partiye kayyım atanması tehditleri ile mücadele ediyor. Bu zorlu süreçte CHP’lilerin Özgür Özel liderliğinde birleşmesi gerekiyor. Bu birliktelik CHP tabanının bu zor süreçlerdeki en büyük isteklerinden biridir.

 

 

İddianame Yazılma Süresi

 

Bir suç şüphesi ortaya çıktığında Cumhuriyet Savcısı, bu şüpheyi araştırır, yeterli şüpheyi görürse bir iddianame hazırlayarak kamu davasını açar. Sonraki süreçlerde yetkili mahkeme iddiaları araştırır, delilleri tartışır ve sanıklar hakkında bir karar verir. Bu süreçte savcı, şüphelilerin lehine ve aleyhine tüm delilleri toplamakla ve dosyayı en kısa sürede karara bağlamakla yükümlüdür. Yani savcı bir iddianame yazacaksa yahut takipsizlik kararı verecekse, bu kararını en kısa sürede yazmalıdır. Fakat kanunumuzda iddianamenin yazılması için azami bir süre sınırı yoktur. Mevcut iş yükü başta olmak üzere diğer hususlar da göz önüne alındığında, kimi zaman iddianamelerin yazılmasının uzun bir süre aldığı, bunun da bilhassa tutuklu olarak yargılanan kişiler için büyük mağduriyetler oluşturduğunu görüyoruz. Savcılık safhasında şüpheli olarak yargılanan kişi, en kısa zamanda mahkemeye çıkmak ve kendini savunarak ifade etmek ister. Fakat gizlilik kararı olan şüpheli sayısının fazla olduğu ve tutuklu kişilerin bulunduğu dosyalarda bu mağduriyet daha da artmaktadır. Haliyle böyle dosyaların toparlanması ve bir karara bağlanması, normal bir dosyaya göre çok daha uzun bir süre almaktadır.

 

Ekrem İmamoğlu’nun dosyasında da savcılık makamının mümkün olan en kısa sürede iddianame yazması ve mahkeme safhasını yani kovuşturma aşamasını başlatması gerekiyor. Hatta bu aşamada Ekrem İmamoğlu’nun talebi, kanun gereği aleni olarak yapılan duruşmaların TRT’den canlı yayınlanmasıdır. Kimler hangi iddialarla suçlamakta, bu iddialara ne cevaplar verileceği toplumun büyük kesimi ince büyük bir merak konusudur. Eğer duruşmalar canlı olarak yayınlanırsa – ki Amerika’da bunun örnekleri mevcuttur -, bizler de duruşmaları ekranlarımızda izler, kendi vicdanlarımızda da bir karar verme şansına sahip oluruz.

 

 

Masumiyet Karinesi

 

Anayasamızın 38.maddesinde “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.” hükmü yer almaktadır. Hükmün sabit olması demek, kesinleşmiş bir mahkumiyet kararının olması gerektiği anlamını taşır. Yani bir yargılama başlayacak, ilk derece mahkemesi karar verecek, bu karar istinaf ve temyiz incelemelerinden geçecek, karara gidilecek başka bir olağan kanun yolu olmadığında bu karar kesinleşmiş olacaktır. Örnek vermek gerekirse Ekrem İmamoğlu hakkında kamuoyunun bildiği “ahmak davası” devam etmekte. Ekrem İmamoğlu bu davada ceza aldı fakat cezaya itiraz etti ve dosya şu an istinaf mahkemesinde. İstinaf mahkemesi bu kararı bozabilir veya onaylayabilir, bundan ötürü karar henüz kesinleşmiş bir karar değildir.

 

Bu sebepten ötürü haklarında henüz kesinleşmiş bir mahkumiyet kararı olmadan kişilerin örgüt üyesi yahut örgüt kurucusu gibi lanse edilmesi doğru değildir. Bunların iddia olduğu mutlaka altı çizilerek ifade edilmelidir. Aksi halde bu kişilerin anayasal hak olan “masumiyet karinesi” diğer bir anlatımla “lekelenmeme hakları” ihlal edilmiş olur.

Bekir Atahan